Adamları koşuşturdu. Ülkede ne kadar adı falcıya büyücüye çıkmış insan
varsa toplayıp getirdiler.
Falcılar, büyücüler hükümdara tek tek baktılar, bildikleri bütün
numaraları yaptılar, ama hiçbiri herhangi bir iyileşme sağlayamadı.
Hükümdar artık iyiden iyiye umutsuzluğa düşmüşken günün birinde
sarayının kapısına bir yaşlı kadın geldi. Bu kadın hükümdarın derdini nasıl
çözeceğini bildiğini söylüyordu!
Yaşlı kadını hükümdarın yanına götürdüler.
Hükümdar yatağında doğrulamadan, “Söyle kadın” diye güç bela konuştu:
“Neymiş senin çaren!”
Kadın bildiği çareyi anlattı: “Adamlarınız
ülkeyi dolaşacak, ülkenin en mutlu adamını bulacak, onun gömleğini alacak ve
size getirecek. Siz de bu gömleği giyince iyileşeceksiniz…”
Hükümdar emir verdi, adamları hemen ülkeye dağıldı. Önce en zenginlerin
kapısını çalmaya başladılar. Ama hangi zenginle gidip konuştularsa onun hiç de
tahmin ettikleri gibi mutlu olmadığı gördüler. Aralarından bir iki kişi, en
değerli gömleklerini verdi. Hükümdar gömlekleri giydi
fakat bunların da herhangi bir faydası olmadı. Böylece o gömleklerin
sahiplerinin söyledikleri gibi mutlu olmadıkları ortaya çıktı.
Hükümdar köpürüyor, adamları bütün ülkeyi adım adım dolaşıyor, artık
zengin fakir dinlemeden mutlu insan arıyor ama bir kişi bile bulamıyorlardı.
Durmaksızın dolaşırken susuz kalan hükümdarın adamlarından birkaçı
dökülen bir kulübenin yanından geçmekteydi. Su istemek için yaklaştıklarında
içeriden gelen sesi duydular.
Bir adam kendi kendine konuşuyordu:
“Ne kadar mutluyum, benden iyisi yok, karnımı doyurdum, yarın
çalışabilecek gücüm de var… Benden iyisi yok…”
Hükümdarın adamları suyu falan unutup hemen içeri daldılar. Bu son
derece yoksul kulübede bir adam yere oturmuş, kağıt üzerine serdiği peynir
ekmeğin son kırıntılarını ağzına atarken bir yandan da türkü söylüyordu.
Hükümdarın adamları “Nihayet bulduk” diye adama doğru hamle ettiler ve
yanan tek bir mumun zayıf ışığında adamın gömleğinin olmadığını gördüler.
Alıntıdır.
0 yorum:
Yorum Gönder