Bir ara sanki kelebek delikten çıkmak için çaba harcamaktan vazgeçmiş
gibi geldi adama. Sanki kelebek elinden gelen her şeyi yapmış ve artık
yapabileceği bir şey kalmamıştı.
Bu durumu hisseden adam, kelebeğe yardım etmeye karar verdi. Eline
küçük bir kesici alet alıp, kozadaki deliği büyütmeye başladı.
Delik kelebeğin rahatça çıkabileceği boyuta geldi. Bunun üzerine
kelebek kozadan kolayca dışarı çıkıverdi.
Fakat oda ne! Kelebeğin bedeni kuru ve küçücük, kanatları buruş
buruştu.
Kozadan çıkan kelebeği adam izlemeye devam etti; adam kelebekten bir
şey bekliyordu. Kelebeğin kanatlarının açılıp genişleyeceğini ve bedenini
taşıyacak kadar güçleneceğini umuyordu.
Ama adamın beklediklerinin hiç biri olmadı! Kelebek uçamadı. O an
uçamadı, hiçbir zaman uçamadı…
Kelebek, hayatının geri kalanını kurumuş bir beden ve buruşmuş
kanatlarla yerde sürünerek geçirdi. Ne kadar denese de asla uçamadı.
Adam kelebeğe iyi niyetle yardım etmek istemişti, kelebeğe iyilik
yapayım derken ne büyük bir kötülük yapmıştı.
Adamın anlayamadığı bir şey vardı. Kozanın kısıtlayıcılığının ve buna
karşılık kelebeğin daracık bir delikten çıkmak için göstermesi gereken çabanın,
Allah’ın kelebeğin bedenindeki sıvıyı onun kanatlarına göndermek ve bu sayede
de kozanın kısıtlayıcılığından kurtulduğu anda uçmasını sağlamak için seçtiği
yol olduğuydu.
Kelebek kozada kalacağı kadar kalamamıştı.
Bazen hayatta tam olarak ihtiyaç duyduğumuz şey çabalardır.
Alıntıdır.
0 yorum:
Yorum Gönder