İçlerinden iki kişi seçerek fabrika müdürü denen bu adamın neler
yaptığını bir görmelerini ve ondan sonra bu konuda karar verilmesini kabul
etmişler.
İki kişilik heyet bir sabah sessizce fabrikaya gitmiş ve fabrika
müdürünün odasına girmiş. Gördükleri manzara şu olmuş:
Fabrika müdürü elinde kahve fincanı, ayakları masanın üstünde, etrafa
halka gülücükler yaymakla meşgul. Masanın üstünde ne bir dosya, ne bir kağıt
hiç bir şey yok.
Bir müddet kendisi ile oradan buradan konuşan heyet üyeleri, müdürün
hiç bir işle meşgul olmadığını ve yalnız birkaç basit telefon konuşması
yaptığını görmüşler. Heyet aldığı intibadan memnun, İdare Meclisine fabrika
müdürü denilen zatın yanında bulundukları üç küsur saat zarfında hemen hemen
hiç bir şeyle meşgul olmadığını ve bu bakımdan böyle basit bir iş için verilen
yıllık 100.000 dolardan en aşağı üçte iki nispetinde bir tasarruf
sağlanabileceğini söylemiş. Tabii fabrika müdürü bu indirmeye razı olmamış,
işten ayrılmış. Yeni maaşla çalışmayı kabul eden birçok istekli arasında bir
zat yeni fabrika müdürü tayin edilmiş.
Üç aydan sonra idare meclisine gelen imalat istatistiklerinde az, fakat
dikkati çekecek kadar bir düşme başlamış, fabrika müdürü yenidir, tabii bu
kadar acemilik olur demişler. Altıncı ayın sonunda istatistik eğrisi bir hayli
düşmüş.
Eski heyet azaları yeni fabrika müdürünü odasında ziyaret etmişler.
Adamcağız kan-ter içinde, bir elinde telefon, öteki eli evrak imzalamakla
meşgul, başıyla gelenlere oturmalarını işaret etmiş. Gelen giden o kadar çok
ki, adamla doğru dürüst konuşmaya bile imkan olmamış. Fakat heyetin kanaati şu
olmuş:
Böyle canla başla çalışan bir adam başta olduğu müddetçe işlerin
düzelmemesi için hiçbir sebep yoktur, biraz daha bekleyelim. Sene sonu gelmiş,
her zaman kâr eden fabrikanın bilançosu zararla kapanınca idare meclisi azaları
birbirine girmişler ve işi yeniden incelemeye başka bir heyeti memur etmişler.
Yeni heyet, müdürün odasına değil, fabrikaya gitmiş ve iş başında
bekleyen insanlar görmüş, sebebini sormuş aldıkları cevap şu:
-Hususi bir döküme başlayacağız, fabrika müdürü ben gelmeden başlamayın
dedi, biz de bekliyoruz, her halde elektrik atölyesinden bir türlü ayrılmaya
vakti olmadı.
O sırada gözleri, yaşlı bir ustabaşıya ilişmiş, adamı şöyle bir kenara
çekmişler ve fabrikanın eskiye nazaran daha fena çalışmasının sebeplerini
sormuşlar. Yaşlı ustabaşı içini boşaltmak ihtiyacını uzun zamandır hissetmiş
olacak ki:
- Baylar demiş, eski müdürümüz teferruatla uğraşmaz, ileriye ait
planlar yapar, işi bize bırakır, biz de normal zamanlarda onu rahat bırakırdık.
Ani, içinden çıkamayacağımız olağanüstü bir problemle karşılaştığımız zaman
ancak ona başvururduk ve o zaman da bilirdik ki, o bizim bu müşkülümüzü
çözecek. O hakiki fabrika müdürü idi. Güler yüzlü idi, bizle şakalaşır, fakat
hepimiz için düşünürdü. Şimdiki müdür de çok dürüst, iyi niyet sahibi, hatta
çok daha çalışkan bir adam. Fakat o hiçbirimize inanmıyor, her işin kendisi
tarafından görülmesini istiyor. Yani o, bizim yerimize ustabaşılık yapıyor,
tabii biz de amele çavuşu mertebesine düşüyoruz, haydi neyse buna da
aldırmayalım, ama fabrika müdürlüğü boş kalıyor. Elinde piposu, ileriyi görmeye
çalışan, tedbir alan, düşünen adamın yerinde kimse yok.
Eski fabrika müdürünü tekrar oraya getirmek isteyen idare meclisi, bir
senelik acı tecrübesinden sonra 100.000 yerine 150.000 dolarla onu ancak
gelmeye razı etmiş.
İdarecilik güç bir sanattır. Öyle bir sanat ki, eseri gözle görülmez ve
ölçülmesi de ancak mukayeselerle ve senelerin tecrübeleriyle biraz kabil
olabilir. Büyük liderler gibi onları da, o müessesenin bitaraf bir tarihçisi
kıymetlendirebilir. Onun için günlük takdir bekleyenlerden bu sanatın sanatçısı
çıkmaz.
Başkaları için tavsiyede bulunmak, yeni bir yol teklif etmek, hatta
karar vermek kolaydır. Güç olan, bunları yapmaktan kaçınmak, gururumuzu yenmek
ve ancak ve ancak kendimiz için karar vermektir.
Alıntı: İnsan
Mühendisliği, Nüvit Osmay
0 yorum:
Yorum Gönder