Bir yaz günüdür. Antalya’nın havası malumunuz. Bizimkiler aile boyu harıl harıl işlerinin başındadırlar. Alman şirketinin yetkilisi anlaşmayı imzalamak üzere Antalya’ya gelir. Her şey hazırdır. Anlaşmayı imzalamak üzere masaya otururlar. İş görüşmeden önce yapılan havadan sudan sohbetler malum.
Alman sorar:
- Yaşadığınız şehirde hava çok güzel. İçinizden arada kaytarıp denize girmek gelmiyor mu?
Bizimkiler belki alışkanlıklarından, belki de müstakbel ortaklarına yaranmak için;
- İki saatliğine bile işimizin başından ayrılıp kaçmayız. Bizim bütün dünyamız işimiz, derler.
Alman duyduklarına inanamaz. Şaka yaptıklarını zanneder.
- Gerçek mi söylüyorsunuz? Yani dinlenmeden mi çalışıyorsunuz? diye sorar.
Bizimkiler, işi daha da abartırlar:
- Bizim tatil yapmak gibi bir alışkanlığımız yok, derler
Bunun üzerine Alman;
- Kusura bakmayın beyler, sizinle ortaklık kuramayız der
Şaşırma sırası bizimkilerdedir. Alman’ın şaka yaptığını düşünürler. Fakat Alman konuşmasına devam eder:
- Bizim anlayışımıza göre dinlenmeyen insanlar başarılı olamazlar. Başarılı olamayacağı belli olan kişilerle de ortaklığa girmeyiz.
İş ile dinlenmeyi dengeli tutmak gerekiyor. Artık günümüz dünyasında, çok çalışmak, işkolik olmak, başarının göstergesi değil. Tam tersine, işkolik olmak, başarısızlığın habercisi.
İşkolik insanlar, özel hayatlarında da birçok değeri unutuyorlar. Eş, çocuklar, akrabalar da ilgi istiyorlar. Hayattaki mutluluk, işteki ve evdeki mutluluğun dengeli bir şekilde yürütülmesinden geçiyor.
Alıntıdır.
0 yorum:
Yorum Gönder