Paylaş

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

30 Aralık 2013 Pazartesi

Sınav

Gönderen http://afbcaglar.blogspot.com/ zaman: Pazartesi, Aralık 30, 2013 0 yorum
Ahlak felsefesinin kurucusu kabul edilen antik Yunan filozofu Sokrates öğrencilerini nasıl seçerdi?

Öğrencilerinden biri, Sokrates’e sordu:

- Bir gün dahi olsa sizden ders alabilmek için yanınıza gelen herkese, niye bir gölcüğe bakıp ne gördüklerini soruyorsunuz? Bu işin öğrencilikle ne ilgisi var?

Socrates, bu suale şu cevabı verdi:

26 Aralık 2013 Perşembe

Bir Adamın Hayatının Sınavı

Gönderen http://afbcaglar.blogspot.com/ zaman: Perşembe, Aralık 26, 2013 0 yorum
Amerika'da yaşayan genç bir adam varmış. Bir gün dergi almaya gittiğinde dergicide bir kitap görmüş ve o kitabı almış. Okuduktan sonra, kitaptaki düşüncelerin kendi düşünceleriyle aynı olduğunu farketmiş. Yazarın adı Amy'ymiş. Adam bu kitabı yazan kişinin adresini bulmuş ve ona mektup göndermiş. Kitabını çok beğendiğini ve her yönde aynı fikirde olduklarını söylemiş.

25 Aralık 2013 Çarşamba

30 Yıllık Tecrübe!

Gönderen http://afbcaglar.blogspot.com/ zaman: Çarşamba, Aralık 25, 2013 0 yorum
Satış şubesinin başına yeni bir müdür getirilmişti. Şirkette otuz yıllık tecrübesi olmasına rağmen, niye kendisinin bu makama getirilmediğini, kızgınlıkla eleştiren bir memura, şirketin genel müdürü şu cevabı vermişti:

18 Aralık 2013 Çarşamba

Önyargıların Engellediği Başarılar!

Gönderen http://afbcaglar.blogspot.com/ zaman: Çarşamba, Aralık 18, 2013 0 yorum
O gün derse geç kalmıştı. İlk ders Matematikti. Hocayı ve arkadaşlarını rahatsız etmemek için kantinde oturmuş, dersin bitmesini beklemişti.
Bir sonraki ders için sınıfa girdiğinde, tahtada, sonunda soru işareti bulunan iki işlem gördü. Kalemini defterini çıkarıp hemen not etti kimsecikler tahtayı silmeden.
Diğer dersler bitmiş, eve dönmüştü. Defterinde çözülecek iki tane soru vardı. Defterini açtı, ama sorular bayağı zor görünüyordu.

17 Aralık 2013 Salı

Yaptığınız İşe İmzanızı Atın

Gönderen http://afbcaglar.blogspot.com/ zaman: Salı, Aralık 17, 2013 0 yorum
Barbara, süpermarket çalışanlarına hitap ettikten yaklaşık üç ay sonra bir akşamüstü telefonu çaldı. Arayan kişi adinin Johny olduğunu ve marketlerden birinde kasada müşterilerin torbalarını doldurmalarına yardım ettiğini söyledi. Ayrıca Down sendromu olduğunu belirtti ve "Barbara, anlattıkların hoşuma gitti!" dedi. Johny, konuşma yaptığı günün gecesi eve gittiğinde babasından kendisine bilgisayar kullanmayı öğretmesini istemişti. Bilgisayarda, babasıyla birlikte üç sütunlu bir tablo yaptılar.

16 Aralık 2013 Pazartesi

Bilginlerden Zarafet Dersi!

Gönderen http://afbcaglar.blogspot.com/ zaman: Pazartesi, Aralık 16, 2013 0 yorum
Bir zamanlar İran´da bilginler ve şairler, “suskunlar meclisi” adıyla bir topluluk oluşturmuşlardı. Üye sayısı otuz kişiydi ve bunu arttırmıyorlardı. Üyeliğin ilk şartı çok düşünmek, az yazmak ve çok az konuşmaktı.
O zamanlar meşhur şair ve bilgin Molla Camî, bu meclisin aşkındaydı. Günün birinde suskunlar meclisinin bir üyesinin öldüğünü duyunca, onun yerine aday olmak için bilginlerin bulunduğu köşke geldi.
Kendisini karşılayan kapıcıya bir şey söylemeden, ismini bir kağıda yazarak o sırada toplantı halinde bulunan suskunlar meclisine

13 Aralık 2013 Cuma

Mutlu Olmak Polyanna’cılık mı?

Gönderen http://afbcaglar.blogspot.com/ zaman: Cuma, Aralık 13, 2013 0 yorum
Prof. Dr. Üstün Dökmen'den "mutlu olmak" üzerine bir yazı.
Mutsuz olmayı, şuna buna söylenmeyi, karamsarlığı öylesine derinden öğrenmişiz ki, “Bu ülkede yaşanmaz” ve nihayet “Batsın bu dünya” demeye hakkımız olduğunu düşünüyoruz sonuçta. Ve daha da kötüsü, iyimser birini gördüklerinde canları sıkılıyor kötümserlerin, adeta “Şuna bir şey söyleyeyim de keyfi kaçsın” diyorlar içlerinden. Yıllardır seminerlerimde iyimser olmanın öneminden söz ettiğimde en az bir kişi çıkıp “Hoca iyi de o zaman bu polyannacılık olmaz mı?” der. Bu karamsarlığa prim veren bakış tarzı beni üzüyor. Şimdi söz konusu cümleye tekrar bakalım:

12 Aralık 2013 Perşembe

Ne Fark Eder ki Hastalığı!

Gönderen http://afbcaglar.blogspot.com/ zaman: Perşembe, Aralık 12, 2013 0 yorum
Zamanın birinde iki kasaba bir yarışa girer. Her iki kasaba halkı da karşı tarafa kendilerinin daha zengin olduğunu göstermek isterler. Kasabalardan birisinin halkı diğer tarafı etkileyebilmek için kasaba meydanına büyük ve ihtişamlı bir havuz yaptırır. İhtişamı daha da artsın, zenginliğimizi ifade etsin diye de havuzu sütle doldurmak isterler. Gece herkesin bir kova süt getirerek

11 Aralık 2013 Çarşamba

Sorgulamadan Takip Ettiğimiz Yollar!

Gönderen http://afbcaglar.blogspot.com/ zaman: Çarşamba, Aralık 11, 2013 0 yorum
Bir gün bir ineğin çiftliğine dönmesi için bakir bir ormanın içinden geçmesi gerekti. Mantıklı düşünme yetisi olmayan bir hayvan olduğundan kıvrıla kıvrıla ilerleyen, önce yokuş yukarı sonra yokuş aşağı devam eden, zorlu bir rota izledi.
Ertesi gün yolu aynı yere düşen bir köpek, ormanın öte yanına geçmek için ineğin gittiği yolu takip etti. Sonra sıra bir koyun sürüsüne geldi. Sürünün lideri patikanın zaten açılmış olduğunu görünce oraya daldı ve tüm sürü de onu izledi.
Ardından insanlar da bu patikayı kullanmaya başladı: Bir sağa bir sola dönerek, ağaç dalları ve çalılardan kaçınmak için eğilip bükülerek ve bir yandan da -haklı olarak- söylenip küfürler ederek bu patikadan gidip geldiler. Ama hiç kimse

4 Aralık 2013 Çarşamba

Nasreddin Hocanın Yanıtı

Gönderen http://afbcaglar.blogspot.com/ zaman: Çarşamba, Aralık 04, 2013 0 yorum
Nasreddin Hoca bir gün tarlada çalışırken yolun kenarından geçen bir yabancı ona seslenmiş ve o civardaki bir köye kaç saatte gidebileceğini sormuş. Hoca duymamazlıktan gelmiş. Adamcağız aynı soruyu bir kere daha tekrarlamış ve gene de cevap alamayınca boynunu bükmüş ve yoluna devam etmiş. Epey bir yol gittikten sonra Hoca arkasından seslenmiş ve adamı yanına çağırmış.

3 Aralık 2013 Salı

Çok Geç Diye Bir Zaman Yoktur!

Gönderen http://afbcaglar.blogspot.com/ zaman: Salı, Aralık 03, 2013 0 yorum
Okulun ilk günü, ilk derste profesörümüz, önce kendini tanıttı, sonra "Bu yıl, yepyeni bir öğrencimiz var. Çok ilginç biri, bakalım bulabilecek misiniz? dedi...
Ayağa kalkıp etrafa bakmaya başlamıştım ki, yumuşak bir el omzuma dokundu...
Döndüm... Yüzü iyice kırışmış bir yaşlı hanımefendi bana gülümseyerek bakıyordu...
"Ben Rose" dedi..."Benim adım Rose, yakışıklı... 87 yaşındayım. Madem tanıştık seni kucaklayabilir miyim?"
Güldüm... "Tabii" dedim... "Hadi sarıl bana..."
Öyle sımsıkı sarıldı ki...
"Bu kadar genç ve masum yaşta üniversiteye niye geldin?" diye şaka yaptım...
Minik bir kahkaha ile yanıtladı: "Buraya zengin bir koca bulmaya geldim. Evlenip birkaç çocuk doğuracağım. Sonra emekli olup dünya turuna çıkacağım..."
 

Hikaye Kumbaram Template by Ipietoon Blogger Template | Gift Idea